22 Kasım 2014 Cumartesi

Herşey görünür şeklini almadan önce, görünmeyen bir ideale dokunur

"Herşey görünür şeklini almadan önce, görünmeyen bir ideale dokunur."

Dr.Yenice Bloodworth

Herkese, ideallerine koştuğu, yaşamla ilgili tutkularına biraz daha yaklaştığı güzel bir haftasonu diliyorum.

Sevgiler...






22 Ekim 2014 Çarşamba

Her Aday Farklı Bir Dünya

İş görüşmesine gelen her aday farklı bir dünyadır benim için. Çünkü her insan farklı bir hayat, geçmiş, bugün, gelecek demek... Gelirken yanlarında geçmişlerini, emeklerini, umutlarını, bazen hüsranlarını, bazen başarılarını, paylaşmak istedikleri sevinçlerini getirirler.

1-1,5 saat birlikte zaman geçirirsiniz. İki kişinin birbirini tanıması, gelecek kariyer hedeflerini, özel yaşamının bazı önemli parçalarını anlatması için yeterli bir süre midir sizce? Size hayatlarının en önemli yıllarını, bundan sonraki yıllar için hayal ettiklerini, uğruna çaba gösterdiği şeyleri elinden geldiğince, heyecan seviyesi el verdiğince anlatmaya çalışır.

Adaylar kendilerini anlatırken neler düşünür, akıllarından neler geçer bu İK profesyonellerinin? Bazen gözlerini açarak ilgiyle dinlerler, bazen şaşırır, bazen tepki vermezler, bazen onaylarlar, hafif tebessüm ederler, bazen cevabınızı garipser sizi ters köşeye yatırırlar. Kimi ince ince not alır, kimi sadece öyle dinler... Kiminin tek amacı pozisyona en doğru kişiyi seçmek, en kısa zamanda pozisyonu doldurup "to do list"lerine bir "artı" daha kondurmaktır. Kimi ise hem şirketini, işlerini, hem de adayı ve onun geleceğini düşünür.

Bazen iş görüşmelerinin sonunda kendime dönüp, kendime bakarım. "Ben bu adaydan ne öğrendim?" diye sorarım kendime... Bu adayın hayatına ne kadar dokundum? Bu insanın hayatına minicik de olsa bir katkım oldu mu? Kariyer yolunda ufacık da olsa bir ışık yakabildim mi diye kendimi sorgularım. Çok yoğun bir tempoda çalışıyor olsam da, dışarıda bekleyen ikinci bir aday, masamda bekleyen dosyalar, mail box'ımda bekleyen e-mailler, yazılması gereken raporlar, tamamlanması gereken projeler olsa da ben o aday için ayırdığım o özel zamanda tümüyle karşımdaki kişiye konsantre olmaya çalışırım. Bunu yaparken mümkün olduğunca önyargılarımdan sıyrılmaya çalışırım. Öyle ki bazen kendimi sorgularım; aday benimle benzer kişilik özelliklerine sahip değilse de, yetkinlikleri aradığımız pozisyonun gerektirdiklerinin yakınından bile geçmiyorsa da ben o adayın "aradığı doğru yerin" neresi olabileceğini düşünürüm. "Ben olsam ne yapardım?" derim, empati kurmaya çalışırım. Herşeyden önemlisi gözlerinin içine bakıp onu anladığımı, onun benim için ve şiketimize başvuran tüm adaylar için, neresi olursa olsun yolu ordan geçen herkes gibi bizim için kıymetli olduğunu hissettirmeye çalışırım.

İnsan Kaynakları'nı sadece bir meslek olarak yapan değil, insan kaynaklarını gerçekten gönülden seven meslektaşlarım neler hissettiğimi, neyi kastettiğimi gayet iyi anlarlar. Bir adayla bağlantınız, bir adayla ilgili sorumluluğunuz onu teşekkür ederek kapıdan uğurladığınızda sonlanmaz, sonlanmamalı. Birbirlerini tanımaya çalışan, bir tarafta hayat hikayesini, bir tarafta şirketinin yol haritasının bir kısmını paylaşan insanlar için fikir alışverişi süreci daha sonra da devam eder. Daha önce görüştüğüm adayların kariyer yollarında ilerlediklerini; içtenlikle anlattıkları, gönüllerinde yatan kariyer hedeflerini gerçekleştirdiklerini öğrendikçe çok mutlu olurum!

İyi bir mülakat, sadece bir mülakat değildir!

Herkese sevgiler,
Derya ORAL



12 Aralık 2013 Perşembe

Yeni Mezun Adayla Mülakattayız

Onu ilk gördüğümde lobideki koltuklarda mülakat için çağırılmayı bekliyordu. Arkasına yaslanmamış, sanki çağırıldığında vakit kaybetmeden hızlıca kalkabilmek için koltuğun ucuna ilişmiş, çantasını da kucağına almıştı. Görüşme öncesinde özgeçmişini incelemiştim, 2 yıl önce üniversiteden  mezun olmuş; 1,5 yıldır da yüksek lisans öğrenimine devam ediyormuş. En fazla 23 yaşında olan bu genç, yeni mezun adayın yanına gidip en sıcak gülümsememle "Hoşgeldiniz!" dedim. Gözlerini ilgiyle ve biraz da merakla kocaman açarak yüzüme baktı. 

Elimi uzattığımda çekinerek uzattı elini ve güçsüzce sıktı ya da elini elime öylece kısacık teslim ediverdi demem daha doğru olur. İlk iş görüşmeleri adaylar için hep heyecanlı geçer ve ben de hala kendini yeni mezun gibi hisseden bir İK'cı olarak onların heyecanını içimde hisseder, paylaşırım...
Neşeyle, cıvıl cıvıl çay-kahve içen çalışanların bulunduğu alandan geçip görüşme yapacağımız odaya yürürken "Nasılsınız?" dediğimde ne cevap vereceğini bilemedi. "İyiyim" ile "Teşekkür ederim" arası ama her ikisi de olmayan birşeyler söyledi. Ben heyecanını hissetmemiş gibi yapıp "Bugün hava çok yağmurlu, epey trafik vardır. Rahat gelebildiniz mi?" deyip havadan-sudan muhabbetle benden çekinmesini, heyecanını aşmasını sağlamaya çalıştım. "Trafik vardı ama rahat geldim" dedi. Otururken "Ne içersiniz, çay-kahve, bitki çayı?" diye sordum. "Almayayım." dedi. "Ben de birşeyler içeceğim, karşılıklı içelim." dedim. Gülümsedi... "Siz ne içerseniz..." dedi.

Kahvelerimiz geldiğinde o hala karşımdaki sandalyenin ucunda düşecekmiş gibi tedirgin oturuyordu. Bu kadar heyecanlı bir aday ile etkin bir iş görüşmesi yapıp onu yakından tanıyabilmemin imkanı yoktu! Ortama ve bana daha çok alışması için ona birkaç dakika verdim. O sırada gülümseyerek iznini istedim; özgeçmişine ve doldurduğu forma kısaca göz gezdirdim. Odayı ve beni birkaç saniyeliğine incelemek, derin bir nefes almak için yeterince zamanı olmuştu.

Sonrasında "Tekrar hoşgeldiniz. Bugün sizinle karşılıklı sohbet edeceğiz, formal bir iş görüşmesi olmayacak. Özellikle yeni mezun arkadaşlarla sohbetlerimiz çok keyifli oluyor. Lütfen rahat olun..." dedim. Yine gülümsedi. "Tamam" dedi gözlerimin içine içtenlikle bakarak. "Özgeçmişiniz elimde ama sizi sizden dinlemek ve daha yakından tanımak isterim" dedim.  Nereden başlayacağını bilemedi, yönlendirmemi bekledi. "Üniversite eğitiminizden başlayarak varsa staj ve part -time iş deneyimlerinizi de anlatırsanız sevinirim" dedim. "Sonrasında soru-cevap şeklinde devam ederiz sohbetimize...Siz de bizi ve pozisyonu merak ediyorsunuzdur." Sandalyenin arkasına biraz daha yanaştı tam olarak yaslanmasa da...

On saniye içinde okuduğu üniversiteyi ve yüksek lisans yaptığı bölümü hızlıca söyleyip sustu. Özellikle yeni mezun adaylarda adayın ilgi alanlarını, eğilim ve kariyer hedeflerini daha yakından öğrenmemize olanak sağlayan hiçbir detay bilgi paylaşmadı.

O bölümü neden seçmiş?
Okuduğu bölüm gönlünde yatan bölüm müymüş?
Okurken hangi derslerden daha çok keyif almış?
Hangi derslerden hoşlanmamış?
Dersleri sırasında yaptığı projeler, ödevler, baka çalışmalar olmuş mu?
Üniversite kulüplerinde görev almış mı?
Arkadaşlarıyla bir aktiviteye katılmış mı?
Hangi dersi alırken hayalinde geleceğiyle ilgili bazı şeyler şekillenmiş?
Hangi kitaplar onun için unutulmaz olmuş?
Öğrenciliğinde staj yapmış mı?
Sonucunda başarısız da olsa, kabul edilmemiş olsa da biryerlere staj, iş başvurusu yapmış mı?
Kendini geliştirmek için bir kursa gitmiş mi?
Aldığı eğitimin kendisi için faydalı olduğunu düşünüyor mu?
Yurtdışında benzer bölümlerdeki öğrenciler neler yapıyor araştırmış mı?
Alanıyla ilgili güncel gelişmeleri takip ediyor mu?

Bunların hiçbirini öğrenemedim. Tabi ki bütün bu sorulara cevap olabilecek herşeyi anlatmasını beklemiyordum. En azından kendiyle, eğitimine ve hayata bakışıyla ilgili fikir edinebileceğim birşeyler anlatabilirdi. Sonrasında sohbetimiz gelişir, iş hayatından neler beklediği ve hayalindeki işle ilgili bilgiler alır; bizim ona sunabileceğimiz işin onu gelecekte mutlu edip etmeyeceğini biraz da olsa anlardım.

Biz İK'cılar yeni mezun adaylardan bir işle ilgili kendilerini ispatlamalarını, iddialı cümleler kurmalarını veya başarılarla dolu bir geçmiş anlatmalarını beklemeyiz doğal olarak. Eğer bir yeni mezunla iş görüşmesi yapıyorsak görüştüğümüz pozisyonun "yeni mezunlar" için olduğunu ve adayın işe başladıktan sonra bir "yetiştirme-eğitim" sürecinden geçeceğini biliriz. Bu nedenle adaydan allame-i cihan olmasını beklemeyiz, bekleyemeyiz!.. Bu nedenle adayların kafasında "Bu iş için yeterince iyi değilim, yetersizim, deneyimim yok..." gibi kaygılarla iş görüşmesine gelmesi durumu daha da zorlaştırabilir.

Yeni mezun bir aday iş görüşmesine çağırıldıysa şunu bilmelidir ki özgeçmişinde yazılı olan bilgilerle, eğitim ve bölümüyle, yabancı diliyle aslında o pozisyon için gerekli kriterleri karşılıyordur. Geriye sadece görüşme sırasında kendini açıklıkla anlatması, kendini güçlü-gelişime açık yönleriyle ne kadar iyi tanıdığını ve gelecekle ilgili hedeflerini anlatması kalır...

Tüm iş görüşmelerimde şunu gördüm ki; adayın o işle ilgili gelişime açık (zayıf) yönleri olsa dahi "doğallığı" ve "kendini ifade edebilme becerisi" o işi alabilmesi için çok önemli... Bazen kağıt üzerinde o iş için daha uygun bir aday varken dahi iletişim problemlerinden dolayı o kişi o pozisyon için "uygun olmayan" adaylar arasına alınabilir.

Bu iş görüşmesinin devamında adayın ve benim neler yaşadığımızı anlatacağım.

Herkese sevgiler...

Resim : fordizayn.files.wordpress.com

Neden "Mülakattayız"?

Hayatta "eşimiz" ve "işimiz"  bizler kişisel olgunluğa erişme, öz gerçekliğimize kavuşma yolunda ilerlerken bizi destekleyen, desteklemekten öte çoğunlukla tamamlayan en önemli iki unsur. Eşimiz ve işimizdir bizi mutlu-mutsuz eden, motive-demotive eden, değerli ve hayata değer kattığını hissettiren veya hissettirmeyen...

Bu nedenledir ki hayatımızın bütününe etki edecek, mutlu olacağımız, her günümüze anlam katacak hayallerimizdeki o işi ararız hep. Bulduğumuzu hissettiğimizde duyduğumuz heyecan, istek bundandır.Mülakatlara yani iş görüşmelerine verdiğimiz önem; hem hazırlık aşamasında, hem sırasında hem de sonrasında bekleyişimiz, stresimiz, heyecanımız da bundandır.

Peki neden mülakat yaparız? Mülakatlar adaylar için geçilmesi gereken zorlu bir aşama, zorlu bir sınav mıdır?
Mülakatlarda adaylar psikolojik testlerden geçmek, çetrefilli sorulara doğru cevaplar vermek durumunda mıdır? Mülakat yapan İnsan Kaynakları Uzmanı veya Yönetici, adayı tüm geçmiş deneyimleri, psikolojik olgunluğu, kişilik özellikleri ile bir bütün olarak değerlendirebilir mi?

Mülakatlara üniversite sınavına yüklediğimiz anlamı yüklemek, bazen bir saat, bazen yarım saatlik zaman dilimi içinde kendimizi, deneyim ve başarılarımızı, kariyer hedefimizi, sosyal kişiliğimizi sığdırmaya ve karşı tarafa anlatmaya çalışmak doğru ve yeterli mi?

Mülakatlar aslında adaydan öte, bir birey olarak kendimizi ne kadar iyi tanıdığımız ve kendimizi karşı tarafa ne kadar iyi anlatabildiğimizle ilgili olarak kişisel gelişimimiz için yararlı ve aynı zamanda eğlenceli geçebilecek görüşmelerdir.

Biz, birbirimizi daha iyi ve daha yakından tanımak için, karşımızdaki insanla "özel ve değerli" bir zaman dilimi geçirmek için mülakat yaparız.

Bu blogu, işini çok severek yapan, işine aşkla bakan bir İnsan Kaynakları Profesyoneli olarak; öğrencilere, yeni mezunlara, iş arayanlara, kariyer ve kişisel gelişimleriyle ilgili farkı bir İnsan Kaynakları görüşü almak, paylaşımda bulunmak, konuşmak, sohbet etmek, dertleşmek isteyenler için açtım.

Bundan sonra hep birlikte mülakattayız!

11 Aralık 2013 Çarşamba

2013 Yılı Sonunda Profesyonel İş Fırsatlarında Artış

Morgan McKinley'in araştırma sonuçlarına göre tüm dünyada;

  • Kasım 2013'te geçtiğimiz yılın aynı ayına göre mevcut profesyonel işlerin sayısında %10'luk bir düşüş gerçekleşirken;
  • Profesyonel iş fırsatlarının sayısında yine aynı aylar karşılaştırıldığına %6 'lık bir yükselme olduğu tespit edilmiş.

Peki bu ne anlama geliyor? Aslında "pozisyon adı" olarak bakıldığında profesyonel iş fırsatları azalmış gibi görünse de belki şirketlerin büyümesi, belki de sektörel gelişmelerden dolayı açık pozisyonların sayısında artış olmuş.

2014 iş anlamında fırsatlarla dolu bir yıl olacak gibi görünüyor.

Herkese bol şanslar :)


Kimim?

Farklı sektörlerde mavi yakalı ve gri yakalı arkadaşlarıyla omuz omuza çalışan 8 yıllık bir beyaz yakalı, işini çok severek yapan 8 yıllık bir İnsan Kaynakları profesyoneli, 6 yıllık bir blogger, 5 yıllık bir eş ve 3 yıllık bir anneyim :) Ömür boyu öğrenciliğimi de saymalı...

Konuşmayı, yazmayı, dinlemeyi, anlamayı, kısacası paylaşmayı çok severim.
Gördüğüm güzel bir resmi, güzel bir manzarayı, sevimli bir hayvanı, hoş bir nezaketi, küçücük bir fedakarlığı, yaratıcı bir çözümü, farklı bir bakış açısını herkesle paylaşayım, herkes görsün isterim! İnsan kaynakları diliyle benim de "gelişime açık" birçok yönüm, güçlü-zayıf yetkinliklerim, zaaflarım, hayallerim var. "İnsan"ın doğasında olan herşey  benim de ruhumda, her günümde, her anımda var... Yaptığım işin insanların hayatına ne kadar etki ettiğinin farkındayım. Sanırım bu yüzdendir işimi bu kadar sevişim, insanlara dokunmaktan vazgeçemeyişim.

"Mülakattayız", benim insan kaynakları alanında edindiğim tecrübe ve gözlemlerimi paylaşabileceğim, sizlerin görüşlerini alarak besleneceğim, hep adaylar için korkulu süreçlerden biri olarak görülen "iş görüşmeleri"ne "eğlenceli bir bakış"  katabilmeyi umduğum ve insan kaynaklarıyla ilgili her türlü güncel bilgiyi paylaşabildiğim bir alan olacak...